• Friday 19 April 2024

Articles in Turkish

Dimitriu’nun ayağını kaydırmak için yöntem geliştiriyorlar

Eğitim Bakanı Andreas Dimitriu son zamanlarda Kilise, EDEK, DİKO, EVROKO ve aşırı uç unsurların bazıları tarafından örgütlü bir kampanyanın hedef tahtasına dönüştürüldü.   Amaç, Eğitim Bakanının ayağını kaydırmak ve Eğitimin ufkunu genişletmek için verilen çabayı başarısızlığa uğratmaktır.

 

Hükümet,   2004 yılında olduğu gibi çözümsüzlük havası yaratarak görüşmelerin sabote edilmesi yönünde bir çaba sarf edildiğini düşünüyor. Ancak gelişmeleri çaresizlik içinde izliyor, çünkü hükümet politikasına en önemli darbeleri, koalisyon partilerinden, özellikle de EDEK’ten yiyor.

 

Kısmi çekincelere sahip olsa da ve aşırı uç kanadından üyeleri bu çabaya katkıda bulunsa da DİSİ,   liderlik düzeyinde daha çok Eğitim Bakanına destek vermektedir. Önceki gün parti Başkanı Nikos Anastasiadis,  Başpiskopos’un eğitim politikasının belirlenmesi sürecine aktif olarak katılma talebini reddetmiştir. DİSİ Başkanı konuyla ilgili bir soruya verdiği yanıtta şunları söyledi: ‘Konulara  yapılan birçok müdahaleye, özellikle de güvenmedikleri için bunları değiştirmek isteyen siyasi partiler olduğu zaman katılmıyorum’.

 

Eğitim ve Tarih, toplumun büyük hassasiyet gösterdiği meselelerdendir. Çünkü yıllardır Kilisenin ve siyasi ve ideolojik açıdan temsil ettiklerinin etkisi altındaydı.   Bu meseleler, Kıbrıs sorununda devam eden gelişmenin yeni bir 2004’e sürüklemesinden korkan güçlerin önlem amaçlı verdikleri mücadelenin zemini olarak seçilmiştir.

 

Bu kampanya, Andreas Dimitriu tarfaından kişiselleştirildi. Dimitriu, görüşlerinden dolayı ve arkasında bir partinin olmaması nedeniyle kolay hedef olarak görüldü. Bu çabaya başta OELMEK olmak üzere eğitim örgütleri de katılıyor. OELMEK, 2008-2009 eğitim yılında ‘barış içinde bir arada yaşama kültürünün oluşturulması’ şeklindeki eğitim hedefine karşı ayaklanmıştır.

 

EDEK, din, aile

 

Hükümet, geri adım attı, politikasını biraz sulandırdı ve Eğitim ile Tarihi tek başına yenilebilir hedeflere dönüştürdü. Her gün sancaktar Başpiskopos ve EDEK ile birlikte tepki verenler, yeni sorunlar ortaya çıkarıyorlar. Bunlardan birçoğu varolmayan sorunlardır. Örneğin geçtiğimiz Kasım ayında EDEK gençliği bir açıklama yayınladı ve kimler tarafından yazılacağına henüz karar verilmemiş olsa da, yenilenmiş Tarih kitaplarını kınadı. Açıklama, hayalet kitaplarla ilgili olarak, ‘yapılan değişiklikler, Kıbrıslı Rumlar olarak kendi kendimizi kırbaçlamamıza neden olmaktadır’ diye yazıyordu. Öte yandan   ‘tarihi gerçeğin çarpıtılması bizi, bu olayın ardından başka karanlık sonuçların gizli olduğu sonucuna götürmektedir’  diye belirtiliyordu!

 

Bu açıklama, gerçeği bilen az sayıda kişi için gülünç olabilir. Ancak ‘yeni kitaplarla’ ilgili o kadar çok tartışma oldu ki, kamuoyunda Tarih kitaplarının değiştiği veya değişmesi için hazırlık yapıldığı, içeriklerinin ulus karşıtı olduğu ve bunun arkasında her zaman olduğu gibi bazı komplocuların bulunduğu şeklinde bir izlenim oluştu.

 

Başpiskopos veya kahin

 

Başpiskopos Hrisostomos’un, Eğitim Bakanının Makarios’un isim günü yortusuna ilişkin genelgesini okumadım bile şeklinde kısa süre önce yaptığı itiraf etkileyicidir. Buna rağmen ona ağır eleştirilerde bulundu. Daha önceki gün RİK’ten Eleni Vretu’nun konuyla ilgili sorusuna verdiği yanıtta Başpiskopos,    Eğitim Bakanını konuları bilmesine gerek olmadan eleştirdiğini kabul etti. ‘Adamı çok iyi tanıyorum. Bazı şeyleri okumama gerek yoktur. Gereksizdir. Nasıl düşündüğünü biliyorum, nasıl hareket ettiğini biliyorum’!...

 

Önceki gün Sen Sinod bir karar alarak, ‘Kilisenin bu konularla ilgili görüşünün temsil edilmesi ve duyulması amacıyla’ Eğitim Bakanlığından iki papazla Tarih’le ilgili Bilim Komitesine katılmak istedi. Bu komite yoktur bile. Bir önceki hükümet tarafından kurulmuş, bazı önerilerde bulunmuş ve geçtiğimiz Ağustos ayında şu anki Eğitim Bakanı tarafından geçtiğimiz   lağvedilmiştir.

 

Kilise, Eğitime rehberlik etme hakkını kazanılmış hak olarak görüyor. Bu hakkı eski Başpiskopos Hrisostomos’a Cumhurbaşkanı Kleridis gayri resmi bir şekilde                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                            vermişti. Papadopulos’un Başkanlığı döneminde şu anki Başpiskopos ile siyasi açıdan tam bir görüşbirliği vardı. Başpiskopos, Kilisenin Eğitim konularında egemen role sahip olması gerektiğini düşünüyor ve eğitim reformu ve analitik programların gözden geçirilmesi konularında başlayacak sürece katılma talebinde bulunuyor.

 

Andreas Dimitriu, Kilisenin talebini sert bir dille   reddediyor. ‘Her dersin analitik programlarıyla ilgili bütün komitelere,  büyük nüfuza sahip özel uzmanlar katılmaktadır. Dolayısıyla Tarih’e de tarihçiler katılacaktır. Nokta. Başka hiç kimse değil’.

 

English School ve milliyetçiler

 

İngiliz Okulu’nda ortaya çıkan sorunlar da bu ortam dahilindedir.Sadece 100 Kıbrıslı Türk’ün eğitim görmesi bile, yaklaşımda bazı değişiklikleri gerektirmiştir.   Müslümanların olduğu bir sınıfta ikonların asılması veya Türk çocukların Rumların milli günlerini kutlamak ve Yunanistan’la tabandan Enosis’e karar verildiği zaman 1964 yılında Kıbrıs hükümeti tarafından benimsenen Yunanistan’ın milli marşını söylemek zorunda bırakılmaları mantıklı değildir.

 

İngiliz Okulunda okuyan çocukların ailelerinden oluşan ve okulun izlediği politikaya örgütlü bir şekilde tepki veren bir grup,   okulun işleyiş şeklini düzenlemesi gereken ‘Temel İlkelerle’ ilgili bir karar yayınladı. Her ne kadar bu ilkelerde ‘Okulun her zaman politikadan uzan olduğu ve uzak kalması gerektiği’ belirtilse de, ‘Kıbrıs’ta işgal ve istila sorununun var olmaya devam ettiği inkar edilemez’ ifadeleri de kullanılmaktadır.

 

İngiliz Okulu, Kleri Angelidu başkanlığında ‘milli misyona’ sahip oldu ve   endişe eden aileler,   okulun 1990’da olduğu gibi faaliyet göstermesini istiyorlar. Yani milliyetçi yaklaşıma sahip İngiliz Rum okulu olduğu zamanki gibi… Birçok şeyin yanında Orta Eğitim okullarında olduğu gibi milli marşın okunmasını ve milli günlerin kutlanmasını istiyorlar.

 

Başpiskopos Hrisostomos da bu talepleri destekliyor. Önceki gün bir radyo kanalına çıkarak, İngiliz Okulu’nda haçların öğrencilerin göğüslerinden toplatıldığı şikayetinde bulundu. ‘Tanrı adına. Biz burada Hristiyan devletiz. Çocuklardan, öğrencilerden gidip haç işaretlerini çıkaracağım, haç onlara niye dokundu, anlamış değilim’.

 

Okul İdaresi Başkanı Kiriakos Vasiliu Başpiskopos’a hemen yanıt vererek, Başpiskopos’un bilgilerini yalanladı: ‘Çocuklar haç takmada tamamıyla özgürdüler. Okulun bahçesinde dolaşan herhangi bir kişi bunu görecektir.   İki haç takan çocuklar bile var’.

 

Başpiskopos gerçekten yanlış bilgilendirilmişti, ancak bundan rahatsızlık duymadı.

 

Makarios Y. Omiru’nun şokuna yanıt veriyor

 

Bir Orta Eğitim okulunda bir öğretmen, 1960’lı yıllarda yaşanan olaylarla ilgili olarak öğrencilerine anket soruları hazırladı. Bir sınıfta bir dersle ilgili basit bir anket, Simerini gazetesinde manşet haber yapıldı. Gazete,   şüpheli amaçlar ve hedeflerle sorumluluğu Eğitim Bakanlığına yükledi.

 

Daha çok rahatsız eden şey, şu soruydu: ‘1963’ten 1974’e kadar Kıbrıslı Türklerin çok küçük bir alanda mahsur kaldıklarını biliyor muydun?’. Gazete, ‘Kıbrıslı Türklerin her türlü sorumluluktan kurtulabilmeleri için’ soruların yönlendirilmiş olduğunu yazdı.

 

Eğitim Bakanı bilmediğini, bilmek istemediğini söyledi ve öğretmenlerin sınıfta ders yapma yöntemlerini kontrol etmenin kendi işi olmadığı yorumunu yaptı.   Ayrıca her öğretmeni dersini nasıl yaptığı konusunda kontrol  edemediğini ve etmemesi gerektiğini söyledi.

 

Bu anket,   ‘tarihin çarpıtılmasına’ ilişkin görünmez bir komploya dahil edildi. EDEK yine Eğitim Bakanlığına karşı ayaklandı.  Siyasi şokta olan EDEK Başkanı kamuoyu önünde şu soruyu sordu:

 

‘Bizim onların mahsur bırakıldıklarını bir olgu olarak görmemiz mümkün müdür? Onları kim mahsur bıraktı? Onları yasal hükümetin, Cumhurbaşkanı Makarios’un hükümetinin mahsur bıraktığı ima ediliyor. Akıl karışıklığına, yanlış bilgilendirmeye ve elbette tarihin çarpıtılmasına neden olan bu tür soruların sorulması mümkün müdür?’

 

1960’lı yıllarda siyasi liderlerin tarihi sorumlulukları hakkında eleştirilerde bulunan DİSİ Başkanı Nikos Anastasiadis   bile, anket sorularını kabul edilemez olarak nitelendirdi, ‘çünkü Kıbrıslı Türkler gettolara kendi kendilerini mahsur etmişlerdi’.

 

Kıbrıslı Türkler gettolarda toplanmışlardı, çünkü bir taraftan onları liderlikleri teşvik ediyordu, diğer taraftan da onları oraya Kıbrıs Rum liderliği mahsur etmişti. Gettoların etrafındaki yollarda 32 barikat, ayrıca kimin girip, kimin çıktığını ve ne taşıdığını kontrol eden kontrol noktaları vardı. Ayrıca aralarında arabaların yedek parçalarının da bulunduğu yasaklı mallarla ilgili bir liste de vardı. Bunlar UNFICYP raporlarında ayrıntılı bir şekilde kaydedilmiştir.

 

En tüyler ürpertici mahsur bırakma, Türkiye’ye eğitim için giden Kıbrıslı Türklerin geri dönmesinin yasaklanmasıydı. Eğer bir kişi   giderse, onun ülkeden  çıkmasına izin veriyorlardı, ancak geri döndüğü zaman, ülkeye giriş yapmasına izin vermiyorlardı. U Thant raporlarından birinde (S/7967, 13/6/1967), ‘okumak için Türkiye’ye gidecek olan genç,  ülkesinden belirsiz bir süre boyunca ayrılacağı kararını almalıdır’ diye yazıyordu.

 

Bu politikanın amacı neydi? Makarios 6 Şubat 1967’de Kraliyet Toplantısında Yunanistan liderliğine bunu şöyle izah etmişti: ‘Herşey Elenlerin elindeyken, Kıbrıs’ta ne gibi bir yeni Türk nesli oluşacak ki? Ne kadar zaman dayanacaklar? Dayanamazlar, 3-5-10 ay içinde Türklerin teslim olacaklarını sorumlu bir şekilde söyleyemem, ancak bu tür bir sonucu da ihtimal dışı bırakmıyorum. Hepsinin morali çok düşmüştür’.

 

Makarios Omiru’nun şokuna yanıt veriyor ve Kıbrıslı Türklerin mahsur bırakılma amacının, teslim olmaları olduğunu itiraf ediyor. Eğitimde de bile hakkın mahrum edilmesi, Kıbrıs halkının bir bölümüne karşı alınmış olan mahsur bırakma önlemlerinden en ırkçısıydı. O zamandan beri 40 yıl geçti. Bu konuyla ilgili tek bir soru sorulmasına bile izin verilmiyor, çünkü bu tarihin çarpıtılmasıdır…


Makarios Drusiotis

Πολίτης

08/02/2009