Kıbrıs’ın perili demokrasisi”, “Polis Fanis Dimitriu siyasi suçlar dosyasını açıyor
“Theofanis (Fanis) Dimitriu, Kıbrıs polisinin tarihi bir üyesiydi. İngiliz yönetimi döneminde polise katıldı ve Mayıs 1984’te müdür yardımcısı olarak emekliye ayrıldı.
Fanis Dimitriu, uzun bir süre Suçları Araştırma Bölümünde hizmet etme şansını yakalamıştı. Eski Müdür Savvas Antoniu’nun yakın çalışma arkadaşıydı, öte yandan Polikarpos Yorgacis ile kişisel ilişkisi vardı ve işbirliği içindeydi. Polis, İçişleri Bakanı olarak Yorgacis’e bağlıydı. Ayrıca Dimitriu Başpiskopos Makarios ile de işbirliği içindeydi.
Fanis Dimitriu, Kıbrıs’ta özellikle de 60’lı yıllarda yaşanmış en ciddi siyasi suçlardan birçoğunu araştırdı. Dimitriu bu deneyimlerini, emekliye ayrıldıktan sonra yaptığı araştırmalarla da zenginleştirerek ‘Siyasi Suçlar’ adlı kitabında yayınladı. Yazar geçmişte saatlerce F. Dimitriu ile konuşma fırsatı yakalamıştır. Dimitriu, kitaplarında anlattığı olaylarından bazılarında başlıca kaynaklardan biriydi. Bu nedenle de yazdığı bilgilerin doğruluğunu teyit edecek konumdadır. Anlattığı olaylardan birçoğu bilinmektedir. Ancak bunları tarihin bir tanığı olarak anlatması önemlidir.
Fanis Dimitriu kitabında ilk kez, 15 Mayıs 1961 tarihinde Girne’de İngiliz mimar Peter Gray’in öldürülmesinde görgü tanığı olan bir kişinin tanıklığını anlatıyor. Cinayet, eşinin ve iki küçük çocuğunun gözü önünde Nikos Sampson tarafından işlenmişti. Cinayet, karışık olarak kayda geçti ve Kıbrıs Cumhuriyeti tarihinin en kara lekelerinden birini teşkil etmektedir. Cinayet öncesi ve sonrası yaşanan olaylar ve örgütlü devlet tarafından örtbas edilme şekli, gerçekte devlet olan Kıbrıs gizli devletinin altyapılarını ortaya çıkarmaktadır. Bu olaylar, 50 yıldır Kıbrıs’ın toplu hafızasının beslendiği komplo teorilerinin ötesinde, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 1963 yılında çöküşünün ve 1974 trajedisinin en derin nedenlerini belirlemektedir...
Nikos Sampson, rolsüz kalan az sayıdaki EOKA mücadelecilerindendi. Çünkü Cumhuriyet ilan edilene kadar, sürgün edilmiş bir halde Bakanlar Kurulunun ve Meclisin dışında kalmıştı.
Sampson, halkın yanında olduğunu hissederek, kendisine ait olduğu rolü devralmaya karar verdi ve önce ‘Nikos Sampson Hareketini’, daha sonra da ‘Kıbrıs Rumlarını Koruma Örgütünü’ (OPEK) kurdu. Polis Mihalakis Pandelidis ile ittifak kurdu. Pandelidis de memnun değildi, çünkü H. Hasabis’in değil, kendisinin polis müdürü olması gerektiğini düşünüyordu. Georgios Lagodontis de dönemin güçlü bir şahsiyetiydi, yer altı dünyasını ve gece hayatını kontrol ediyordu. Lagodontis, Yorgacis ile işbirliği yapıyordu, aynı zamanda da Sampson’un grubuna katılıyordu.
O zamanlar Lefkoşa’da yer altı dünyasındaki insanların birbiri ardına öldürüldüğü bir dönemdi. Kuşkular Yorgacis’in aleyhineydi. Ancak Filia’da gerçekleşen Evangelos Yoannu (başka bir felaketçi) cinayetinden dolayı Fanis Dimitriu, manevi suçlunun Sampson olduğuna dair bir tanıklık elde etmişti. Dimitriu bu durumu televizyon programında ve ayrıca yazarla gerçekleştirdiği röportajda (16 Ocak 1997) anlattı. Bu röportaj, ‘EOKA karanlık yön’ adlı kitapta yer almaktadır.
Makarios’a tanıklık
Fanis Dimitriu ‘Siyasi Suçlar’ adlı kitabında, incelemiş olduğu cinayetleri bir bir anlatıyor ve Filia’daki cinayet nedeniyle Makarios ile yaptığı görüşmedeki kişisel deneyimini aktarıyor. Kendisini Makarios’a Polikarpos Yorgacis yönlendirmiş, çünkü cinayetlerin ardında iddia edildiği gibi kendisinin değil Sampson’un olduğu konusunda onu ikna etmesini istemişti. Dimitriu kitabında, Sampson’un adını vermemeyi tercih etti, ancak onu ‘bilinen mücadeleci’ olarak anlatmaktadır. F. Dimitriu özellikle şöyle yazıyor: Cinayetten (Evangelos Yoannu’nun Filia’daki cinayetinden) birkaç gün sonra saat 20:30 civarında Yorgacis evime telefon etti ve bana şöyle söyledi:
‘Fanis Bey, Songlidis lokantasındayım. Yalnızım. Gelebilir misin, birlikte yemek yiyelim?’
‘Tamam, geliyorum’. Lokantada Jandarma Genel Müdür yardımcısı Savvas Antoniu da vardı. Yorgacis beni buyur etti ve şöyle söyledi:
‘Savvas’a da telefon ettim. Üçümüzün daha iyi vakit geçireceğimizi düşündüm’.
Saat gece 22:30’a yaklaşıyordu. Akşam yemeğini bitirdiğimiz zaman Yorgacis bize arabasıyla dolaşmayı önerdi:
‘Lefkoşa’nın gece hayatında neler olduğunu görelim’.
Lefkoşa’da dolaştık ve 22:45 civarında Mağusa Kapısına giden Konstantinos Paleologos yolunda ilerlerken Yorgacis şöyle söyledi:
‘Başpiskopos’a iyi akşamlar dilemeye gidiyoruz’.
Biz daha bir şey söylemeden Yorgacis Korais yolundan sola döndü ve Başpiskoposluğun bahçesinde durdu. Merdivenleri çıktık ve eski Başpiskoposluğun meclisine girdik. Yorgacis bize beklememizi söyledi. Kendisi Başpiskopos Makarios’un ofisine girdi. Birkaç dakika sonra Yorgacis bizi çağırdı ve biz de ofise girdik. Başpiskopos Makarios masasında oturuyordu. Spiros Kiprianu da oradaydı. Başpiskopos’a ve Kiprianu’ya selam verdik. Ve Yorgacis bize oturmamızı söyledi. Başpiskopos’un kaşlarının çatık olduğunu gördüm. Yüzünden ünlü gülümsemesi eksikti. Başpiskopos hemen Savvas Antoniu ve bana şöyle söyledi:
‘Söyleyin bakalım, Filia’daki cinayetle olan bu durum da nedir?’
Antoniu şöyle söyledi:
‘Bazı kişiler aleyhinde bilgiler var, ancak yazılı tanıklıklar yoktur, halk korkuyor, zorluklar yaşıyoruz, hiçbir şey yapmadık’.
Başpiskopos kızdı ve elini masasına vurdu, bağırmaya ve bizi tehdit etmeye başladı:
‘İkiniz de yararsızsınız, sizi Polis’ten attıracağım’.
O zaman yerimden kalktım ve şöyle söyledim:
‘Ekselansları, bir şey söyleyebilir miyim?’
‘Ne diyeceksiniz?’ diye sordu.
‘Bir şey söylemek istiyorum’ diye yanıt verdim.
‘Söyle’ dedi.
‘Ekselansları, sizin cinayeti kimlerin işlediğini ve arkasında kimin olduğunu bilmemeniz mümkün müdür?’. Başpiskopos yüzüme baktı, ancak yanıt vermedi.
‘Sana yanıt vereyim. Arkasında (Sampson)dur’.
‘Suçludur’
Başpiskopos hemen onu suçlamaya başladı ve şöyle devam etti:
‘Onu tutuklayınız ve tanık bulmaya çalışınız, ben de onu mahkemeye çıkaracağım. Suçluyu ortaya çıkaracağım’.
Savvas Antoniu şöyle söyledi:
‘Ekselansları, tanıkları onun aleyhinde ifade vermeye ikna etmek zordur, özellikle de siz birkaç gün önce onu en iyi mücadeleci olarak ilan ettiğiniz zaman!’
Spiros Kiprianu söz istedi ve şöyle söyledi: ‘Ekselansları, tanıkların ifade vermeye ikna edilmeleri zor olduğu için, sanıyorum tutuklanması sakıncalıdır. Eğer onu tutuklarsak, sadece karışıklık yaratacağız. Siz onu ofisinize çağırınız. Ona karıştığını bildiğinizi ve devam etmesi halinde tutuklanacağını söyleyiniz’.
O zaman ben de şunları ekledim: ‘Ekselansları, eğer o devam ederse ve karıştığına dair kanıtlar ortaya çıkarsa, size söz veriyorum onu tutuklayacağım’.
Başpiskopos, Spiros Kiprianu’nun önerisini kabul etti ve onu çağıracağına dair söz verdi. Toplantı sona erdi.
Başpiskopos Makarios’un, Sampson’u çağırdığı ve ona bilgi verdiği görülüyor. ‘Bir hafta sonra hiç beklemediğim bir anda ofisime öfkeli bir şekilde girdi. Çok kızgın olduğu görülüyordu. Yüzü soluktu ve gözleri kıpkırmızıydı. Daha önce ağlamış gibiydi. Çeşitli el hareketleriyle tehditkar bir tavırla bağırmaya başladı:
Filias cinayetine karıştığıma dair beni Başpiskopos’a sen mi şikayet ettin? Dinle sana ne diyeceğim. Bir gün ben Cumhurbaşkanı olacağım ve seni Polis’ten attıracağım…’
P. Gray cinayeti
Makarios’un gizli devleti ‘uyarılarla’ geri püskürtme çabası başarılı olmadı. Makarios Sampson’un kanlı geçmişini bilmesine rağmen, ona hoşgörülü davranmaya devam etti.
Makarios’un ‘uyarısından’ sekiz ay sonra Sampson Kıbrıs Cumhuriyetinin tarihinde en korkunç suçlarından birini işlerdi. 12 Mayıs 1961 tarihinde Girne’de eşinin ve iki çocuğunun gözleri önünde İngiliz mimar Peter Gray’i öldürdü. Çünkü birileri, onun polis olduğunu ve EOKA sırasında işkenceci olduğunu kulağına fısıldamıştı. Gray ne polisti, ne de EOKA ile bir ilişkisi vardı. Kendi halinde bir insandı. Kıbrıs’ı beğenmişti ve yaşamak için Ada’ya gelmişti.
Cinayet şu şartlar altında işlendi:
Peter Gray, arabasını bir şey satın almak için Girne’deki bir mağazanın önünde park etti. Eşi ve çocukları arka koltukta oturuyorlardı ve onun dönmesini bekliyorlardı. Döndüğü zaman, şoför koltuğuna oturdu, Sampson ona yaklaştı ve başına ateş etti.
Polisin edindiği ilk bilgiler, Gray’in infazcısının Nikos Sampson olduğu şeklindeydi. Sampson’a arkadaşı Neoptolemos Leftis eşlik ediyordu. Polikarpos Yorgacis, görgü tanığı olan mağaza sahibi ile polis istasyonunda görüşmüştü. Mağaza sahibi, katilin Nikos Sampson olduğunu ifşa etmişti. Ancak hayatından korkarak polise ifade vermeyi reddetti.
Sampson, tabancayı Girne’deki Ayios Georgios’ta bir kahvehaneye sakladıktan sonra Argaki’ye (Akçay) gitti. Burada dostları vardı ve suçsuzluk belgesine sahip olmak için burada onlarla kaldı. Jandarma Kuvveti, Güzelyurt-Lefkoşa yolunda barikat kurdu ve gece yarısı Sampson ile işbirlikçisi Leoptolemos Leftis’i Yerolakko (Alayköy) bölgesinde Lefkoşa’ya dönerken tutukladı.
Ertesi gün iki zanlı mahkemeye çıkarıldılar. Mahkeme üç günlük tutukluluk emri verdi.
14 Mayıs 1961 Cumartesi günü Lefkoşa polis müdürlüğünde teşhis edilmeleri amacıyla zanlılar Peter Gray’in eşinin önüne dizildiler. Gray’in karısı Sampson’un yanında durdu, ancak tamamıyla emin değildi.
Sampson’un polisteki koruyucusu Mihalakis Pantelidis, karakola bir berber getirmişti. Berber Sampson’un saçlarını kesmiş ve taranma şeklini değiştirmişti. Ayrıca işbirlikçisi Neoptolemos Leftis’in de bıyığını kesmişti. Böylece ikisi de tanınmaz olmuşlardı!
Yeni tanıklık
Sonuç olarak cinayet, belirsiz olarak polis arşivlerine kaldırıldı. Fanis Dimitriu kitabında Dimitris Papakiriakos veya Mitsos’un tanıklığını yayınlıyor. Bu kişi cinayet gününde Sampson ile birlikteydi. F. Dimitriu, Sampson’un adını başlangıçta Georgiadis Sampson Nikos (G.S.N.) olarak yayınlıyor:
‘O gün ben ve hipodrom sahibi G.S.N. ve şoförlük görevi yapan bir başka kişi, Girne’nin Ayios Georgios bölgesine gidiyorduk. G.S.N’nin atlarını yazın denize götürebilmesi amacıyla uygun bir yer bulmasına yardım edecektim …’
Mitsos’a göre işleri saat 13:00’ten sonra bitmişti ve Girne-Ayios Georgios anayolunda bir kahvehaneye gitmişlerdi. Orada üniformalı, kim olduğu bilinmeyen bir polis Sampson’a bir şey söyledi. (Diğer tanıklıklara göre ona, EOKA’nın bir işkencecisinin Girne’de bir mağazada alışveriş yaptığını söylemişti).
Sampson onunla tanışmak için Girne’ye gitmelerini istedi. ‘Katselli otelinin yakınında bir yerde G.S.N. İngiliz’in arabasına bindiğini gördü. Ona yaklaştı ve bizim önümüzde ona ateş etti. Arabamıza döndü ve şoför Ayios Georgios’a doğru sürdü. Daha önce gittiğimiz kahvehanenin dışında durdu’.
Makarios katilin kimin olduğunu öğrenmiş olsa bile, başına 20.000 KL’lik ödül koymuştu. Öte yandan devlet Sampson’a iki polis-koruma verdi. Çünkü dediğine göre, İngilizler tarafından tehlike içindeydi. İngilizler Peter Gray’in cinayetinden sorumlu olduğunu düşünüyorlardı.
Bir kahramanın yaratılması
Şubat 1959’da Zürih anlaşmaları imzalandığı zaman Nikos Sampson İngiliz hapishanelerinde tutukluydu. EOKA’daki eylemlerinden dolayı ölüme mahkum edilmişti, ancak cezası ömür boyu hapisliğe dönüştürülmüştü. Aftan yararlanan Sampson, İngiliz hapishanesindeki diğer tutuklularla birlikte Yunanistan’a götürüldü. Ağustos 1960’da Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilan edilmesinden sonra Kıbrıs’a geri döndüler.
Sampson Ada’da bir efsane gibi karşılandı. Binlerce insan, onu karşılamak için GSP sahasında toplandı. Makarios’un da katıldığı bir tören düzenlendi. Ardından geçen haftalar boyunca Sampson dernekleri dolaşıyor ve konuşmalar yapıyordu. Fanis Dimitriu kitabında, Sampson’un Lefkoşa’daki ‘Milli Ruhani Ev’ binasındaki bir toplantıda yaptığı konuşmadan edindiği izlenimleri aktarıyor.
‘Binanın dışında, Sampson’u selamlamak için toplanan vatandaşların yanında, ELDİK özel görev takımı ve marşlar çalan filarmoni orkestrası da vardı. Sampson’un gelişiyle özel görev takımı selam duruşuna geçti. Salon dopdoluydu. Dinleyiciler arasında Cemaat Meclisi Başkanı Dr. Konstantinos Spiridakis, General Pandelidis, Yüksek Mahkeme Yargıcı Mihalakis Triandafillidis, ELDİK Komutanı Arbuzis ve Komutan Yardımcısı Komninos, birçok avukat ve Lefkoşa’nın tanıdık vatandaşları vardı’.
Dimitriu’nun belirttiğine göre Sampson en çok Timbu köyünde coşkulu bir şekilde karşılanmıştı:
‘Bütün köy sakinleri, adamlar, kadınlar, yaşlılar, gençler ve çocuklar, EOKA’nın kahraman mücadelecisini karşılamak için köy meydanında toplanmışlardı. Köy, Yunan bayraklarıyla süslenmişti ve bayram görüntüsü veriyordu. Yollar mersin dallarıyla döşenmişti. Saat 20:00’de Sampson, Lefkoşa milletvekili Dr. Vassos Lissaridis’in, sürgün arkadaşı Nikos Sofokleus’un, çok sayıda mücadele arkadaşının ve diğer destekçilerinin eşliğinde köye geldi. Havaya ateş açıldı ve sürekli olarak çanlar çalıyordu. Genç kızlar onu çiçeklerle karşıladılar. Kalabalıktan uzayıp giden alkışlar koptu ve Sampson-Sampson diye bağırıyorlardı’.
Coşku dindiği zaman, Nikos Sampson haksızlığa uğradığını, çünkü yeni kurulan devlette hiçbir rütbeye sahip olmadığını söyleyerek, şikayet etmeye başladı. F. Dimitriu’ya göre kıskandığı kişi İçişleri Bakanı Polikarpos Yorgacis’ti: ‘İçişleri Bakanlığına kendisinin atanması gerektiğini iddia ediyordu, çünkü Yorgacis’e kıyasla EOKA mücadelesine daha fazla hizmette bulunmuştu. Sampson’un iddiaları Polikarpos Yorgacis’i rahatsız etti ve ilişkileri soğuktu’.” (ea)
Makarios Drusiotis
Ðïëßôçò
01/04/2007