• Friday 6 June 2025

Articles in Turkish

Dört kanal Tassos!

Mega’nın ele geçirilmesi

 

Kısa süre önce Mega’da yaşanan gelişmeler, kanalın Tassos Papadopulos’un kurmay heyetinin kontrolü altına alınması için verilen çabaların bir bölümüdür. Kiliseye ait olan kanal, yıllık 1,2 milyon KL karşılığında 8 yıl önce Yunanistan’ın Mega kanalına kiralandı.   Anlaşma hazırlandığı zaman, Mega’nın milli davada ‘kilisenin hassasiyetlerine saygı duyma’ sözü verdiği görülüyor. Kanal, Kıbrıs sorunundaki ‘resmi çizgiye’ uymasına ve 2004’teki siyasi gelişmeler sırasında Başkanlık Sarayı ile sürekli olarak iletişim halinde olmasına rağmen, Kıbrıs’la ilgili gelişmelerde en tarafsız kanal olarak kabul edilmektedir.

 

2004 fanatizmi azalınca, kanal son zamanlarda tarafsızlığını daha da arttırdı. Kıbrıs sorununda daha az, iç yönetim meselelerinde daha çok tarafsız bir tutum sergiledi. Bu tarafsızlık, Papadopulos’un %76’lık bir orandan oy alması amacıyla 2004 ortamını yeniden canlandırmaya çalışan Başkanlık Sarayının planlarına ters   düşmektedir.

 

 

Kurmay heyetinde

 

Başpiskopos Hrisostomos’un, T. Papadopulos’un kurmay heyetinin bir üyesi gibi hareket ettiği ve 2004’teki kutuplaşma havasının yeniden canlanmasına katkıda bulunduğu artık ortadadır. Hrisostomos bunu ‘milli görev’ olarak görüyor ve Mega’dan kendisiyle hareket etmesini istiyor.

 

Bir ay önce Başpiskopos Hrisostomos önceden programlanmamış bir şekilde istasyonu ziyaret etti ve pişkin bir şekilde Yunanistan Mega kanalının temsilcilerinden T. Papadopulos’un adaylığını desteklemelerini istedi. Daha sonra Başpiskopos’un danışmanı (Başpiskoposluk seçimlerinde seçilmesine katkıda bulunan kişi) H. Harilau, kanalın yetkilisini ofisine çağırarak, ona Hrisostomos’un Pavlos Milonas’ın haber müdürlüğüne, Yorgos Georgiu’nun da öğle kuşağına alınmasını istediğini iletti.

 

Politis gazetesinin elde ettiği bilgilere göre Mega çalışanları, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine bu şekilde karışmayı reddettiler ve kanalın diğer iki adaya karşı tarafsız ve bağımsız olduğunu savunarak, kanalın Kıbrıs’tan çekilmesini isteme niyetinde olduklarını bile söylediler.

 

Hrisostomos geçtiğimiz Pazartesi günü RİK’e yaptığı açıklamada, Mega’nın ‘çizgisiyle’ sorun olduğunu teyit etti ve kanalın kendi çizgisine uymasını açıkça talep etti: ‘İstasyonu kiralayan Yunanistan şirketiyle varılan sözleşme gereği, milli stratejiyi Kilise belirler’ dedi. Başpiskopos yapılacak seçimlerde Kıbrıs sorununun odak konusunu oluşturacağını ve Kilisenin adayını milli davadaki tezleri doğrultusunda seçeceğini açıkladı. Dolayısıyla istasyon şirketin değil, Kilisenin politikasını izlemek zorundadır. ‘Kilisenin kurduğu istasyonun tezleri aleyhinde hareket etmesi mümkün değildir’ dedi.

 

 

Monolog

 

14 Ağustos tarihinde Mihalis İgnatiu ile Mihalis Pavlidis’in sunuculuğunu yaptığı ve işgalin ikinci aşamasını anlatan program, Mega’daki gelişmeler hakkında bir göstergedir. Programda Başpiskopos’un talimatları doğrultusunda Tassos Papadopulos, Vassos Lissaridis ve Hrisostomos’un kendisi konuk edildi. Dönemin başrol oyuncusu Glafkos Kleridis ve ayrıca Başpiskopos’un görüşlerine karşı çıkabilecek başka herhangi bir kişi programda yoktu. 1974 yılında Ayios Neofitos’ta başrahip olsa da, Hrisostomos olayları bugünden bahsederek anlattı. Diğer konuklar da aynı şeyi yaptılar.

 

 

RİK’te vurucu grup

 

Aynı anlayış RİK’e de empoze edildi, ancak çok daha kolay bir şekilde ve hiçbir itirazla karşılaşmadan. Yönetim Kurulu Başkanı, aynı zamanda Kilise tarafından kontrol edilen Yunanca bölümü Başkanı Makis Keravnos, gerek Başpiskopos, gerekse Papadopulos ile yakın ilişkilere sahiptir.

 

Ayrıca Yunanca bölümüne atanması, hükümet ile Kilise arasında bir alışveriş olarak görülmüştü, çünkü Kilise malının Hükümet tarafından vergilendirilme meselesinin düzenlenmesi ile aynı zaman denk gelmişti.

 

RİK Yönetim Kurulu, eski müdür Marios Mavrikios (DİSİ döneminde atanmış olmasından bağımsız olarak) ve haber müdürü Yannis Kareklas ile işbirliği içinde, haber bölümünde Tassos yanlısı oldukları düşünülen gazetecilerden ‘vurucu grup’ kurdular.

 

Son aylarda Paris Potamidis, Pavlos Milonas, Kostas Konstantinu ve Panayotis Pantazis de işe alındı. Hepsi televizyona verildi ve öncelikle siyasi haberlerle ilgileniyorlar. Haber programının ve öğle saatlerinin tam kontrolü, Papadopulos’a devlet kanalında rakiplerine karşı üstünlük sağlamaktadır.

 

 

ANT 1, diğer adı Tassos

 

ANT 1’de Tassos Papadopulos’un adaylığına verilen destek açıktır. Kanal,   gerek konular açısından, gerekse haberleri hiyerarşik sıraya koyma ve konuk edilecek kişileri seçme açısından K. Panagopulos’un iletişim stratejisiyle tamamıyla uyumludur. Edindiğimiz bilgilere göre, çizgiyi hem Panagopulos ile, hem de bizzat T. Papadopulos ile sürekli olarak iletişim halinde bulunan L. Papafilippu şahsen belirliyor. Örneğin Markos Kiprianu’nun çevresinden edindiğimiz bilgilere göre, Kiprianu’nun Papadopulos’u destekleyeceğine ilişkin açıklaması, ANT 1’den yapılan baskıların sonucuydu.

 

Cumhurbaşkanının bütün faaliyetleri ve kurmay heyetinin müdahaleleri iyi bir zamanda aktarılıyor. Tam tersine Kasulidis’in adaylığına neredeyse yokmuş gibi davranılıyor. Kasulidis adaylığını açıkladığı günden beri, televizyon kanalında sadece birkaç dakikalığına gösterildi. Kasulidis’in kurmay heyetinin üyeleri, örneğin Hristos Stilyanidis, sansürlüler listesindedir.

 

Kanal   tüm partilere eşit süre tanıyarak ‘tarafsızlığını’ sağlıyor. Her ne kadar %5’lik oy oranına sahip EVROKO ile %30’luk oy oranına sahip DİSİ’ye eşit zaman ayırsa da… Bu zaman dağılımı elbette T. Papadopulos’un işine gelmektedir. Çünkü diğer adaylarla orantısı üçte birdir (DİKO-EDEK-EVROKO).

 

Beş yıl önce bu zamanda ANT 1, Yugoslavya’dan kara para aklanması ile ilgili olarak Papadopulos aleyhine yapılan   suçlamaları haberlerinde başlıca konu olarak yayınlıyordu. Aniden konu ortadan kayboldu ve bir daha hiç ortaya çıkmadı. Kısa süre önce Papadopulos’un Times aleyhine açtığı dava devam ederken ANT 1 mahkeme salonunda ifşa edilenlerden hiçbirini yayınlamadı.

 

Bir önceki seçimlerde ANT 1 Alekos Markidis’in adaylığını ‘benimsemişti’.   DİSİ’de bazı kişiler, Markidis’in, Glafkos Kleridis cephesinin dağılması amacıyla kendini feda ettiğini savunuyorlar.  2004’ten beri Markidis’in sansürlülerin ‘uzun listesine’ dahil edildiği ise unutulmamalıdır.

 

 

Sigma: Her an her şey olabilir

 

Sigma televizyonu 2004 yılında Papadopulos politikasını tutkuyla destekledi. Bugün durum biraz değişiktir. İdari danışman Kostis Hacıkostis, çeşitli nedenlerden dolayı T. Papadopulos ile çatışma içindedir. G. Kleridis’le de olduğu gibi başlangıçta şikayeti aynıydı. Yani bilgilendirmek amacıyla kendisini Başkanlık Sarayına çağırmadığını söylüyordu. Ayrıca Papadopulos’u hayır yanıtını etkili bir şekilde ele almamakla da suçluyor.

 

Kanal Başkanlık Sarayı ile sürekli olarak iletişim halindeydi ve Başkanlık Sarayının özellikle Kıbrıs sorunundaki uygulamalarını benimsiyordu. Son aylarda Sigma kanalı, Papadopulos’un çevresiyle, özellikle de Yorgos Lillikas ile doğrudan temasları olan gazetecilerin (Y. Hristodulidis, K. Konstantinu) ayrılmasından dolayı ve üst düzeyde yaşanan uzlaşmazlıklar yüzünden Başkanlık Sarayı ile bağlarını kopardı.

 

Kanalın müdürü Dinos Menelau, K. Panagopulos ile kişisel temas halindedir, ancak sorun ‘üst düzeydedir’ ve Papadopulos- Hacıkostis arasındaki ilişkilerle alakalıdır. Kısa süre önce Papadopulos’un   yakın arkadaşı bir ‘teknokrat’, Hacıkostis’i ziyaret ederek, ‘milli nedenlerden’ bahsetti ve arayı düzeltmeye çalıştı, ancak hiçbir sonuç alamadı.

 

Son aylarda Hacıkostis’in DİSİ ile ilişkilerini düzeltmesi yönünde bir çaba sarf edildi. Hacıkostis ile Anastasiadis bir araya gelip görüştüler, öte yandan Kasulidis de kanal ile temas halindedir ve tarafsız olacağı konusunda söz aldı. Ayrıca Hacıkostis, kanal yetkililerine gönderdiği mesajda Hristofyas’ın adaylığı ile bir sorunu olmadığını söyledi. Şu anda gerek DİSİ, gerekse AKEL, Sigma televizyonu tarafından yayınlanma şeklinden memnundurlar, ancak Başkanlık Sarayı henüz son sözü söylemedi.

 

İstasyonun izleyeceği tutumun, sonbaharda belli olacağı düşünülüyor. Diğer kanallarla olduğu gibi birçok etken, ancak özellikle de siyasi reklamın büyüklüğü etkili olacak. Çünkü her şeyden önce kanallar ticari işletmelerdir…”(ea)


Makarios Drusiotis

Πολίτης

19/08/2007